Müzik konusundaki cahilliğim vahim boyutlarda ve bu konudaki eksikliğim, diğer kusurlarımın yanında bana daha çok batagelir yıllardır. Yine de, bir süredir pek güncellenmemiş çalma listem -veya ondan sıkıldıysam Radyo Eksen- bilhassa depresif bir şeyler karalarken; işim tarafımdan esir alındığım; angarya bir işi tek başına yaptığım (çok karakteristik bir örnek olarak: ütü) veya kimseyle konuşmak istemediğim, bana bulaşılmaması için en aksi halimi takındığım zamanlar beni rehabilite etmek için hazır ve nazırdır.
Lou Reed’in “Such a perfect day”ini de işte bu zamanlardan birinde birkaç hafta önce Radyo Eksen’de dinlemiştim, daha önce dinlediğim bir şarkı olsa da, o dinleyişimde o kadar dikkatimi çekti ki yaptığım işi bırakıp sadece şarkıyı dinledim. Hayat dolu sözleriyle tezat oluşturan melodisinin hüznü bana çok sahici gelmişti, sonra art arda çok farklı yerlerde tekrar rast geldim, ve şarkı bir süredir dilime dolanmış durumda, yabancı bir şarkıyı mırıldandığımı daha önce pek hatırlamıyorum…
Bu şarkının esas gücü ne Lou Reed’in dokunaklı sesinde, ne sizin ayağınızı yerden kesen melodisinde, şarkının tılsımı bence sözlerinde, hepimizin başından geçmiş, geçmesi muhtemel son derece sıradan bir günün yazarı bu kadar mutlu edebilmesinde. Ama demek ki mutlu olmak için naptığından çok bunu kimle yaptığın önemli, anıların senle o an(ı)ları paylaşan kişiyle arandaki ilişkinin derinliği kadar kuvvetli belki de.
Kimseye söylemeyecekseniz bir itirafta bulunayım: Aslında yatmıştım, bambaşka bir şeyi yazmak için yataktan kalktım, ama kafamdaki imgeleri/anıları birleştirip cesaretimi toplayamadım, bu şarkıyı benden çok önce keşfettiğinizi tahmin edebiliyorum. Affeyleyin lütfen…
Lou Reed’in “Such a perfect day”ini de işte bu zamanlardan birinde birkaç hafta önce Radyo Eksen’de dinlemiştim, daha önce dinlediğim bir şarkı olsa da, o dinleyişimde o kadar dikkatimi çekti ki yaptığım işi bırakıp sadece şarkıyı dinledim. Hayat dolu sözleriyle tezat oluşturan melodisinin hüznü bana çok sahici gelmişti, sonra art arda çok farklı yerlerde tekrar rast geldim, ve şarkı bir süredir dilime dolanmış durumda, yabancı bir şarkıyı mırıldandığımı daha önce pek hatırlamıyorum…
Bu şarkının esas gücü ne Lou Reed’in dokunaklı sesinde, ne sizin ayağınızı yerden kesen melodisinde, şarkının tılsımı bence sözlerinde, hepimizin başından geçmiş, geçmesi muhtemel son derece sıradan bir günün yazarı bu kadar mutlu edebilmesinde. Ama demek ki mutlu olmak için naptığından çok bunu kimle yaptığın önemli, anıların senle o an(ı)ları paylaşan kişiyle arandaki ilişkinin derinliği kadar kuvvetli belki de.
Kimseye söylemeyecekseniz bir itirafta bulunayım: Aslında yatmıştım, bambaşka bir şeyi yazmak için yataktan kalktım, ama kafamdaki imgeleri/anıları birleştirip cesaretimi toplayamadım, bu şarkıyı benden çok önce keşfettiğinizi tahmin edebiliyorum. Affeyleyin lütfen…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder